Translate(ÇEVİRİ)

5 Eylül 2013 Perşembe

HOZAN SERHAD-INSTRUMENTAL

                                                                                                                                    #INSTRUMENTAL#
                                                                  HOZAN SERHAD   

İSTANBUL (25.09.2006)- Halk arasında Hozan Serhad'ın olarak tanınan ve (Süleyman Alpdoğan) “Hewlêr” kasedi daha önce Türkiye’de birçok kez korsan şekilde basıldı. Albüm şimdi İstannbul’da Kom ve Mir müzik tarafından piyasaya çıktı.
Hozan Serhad, babası Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinde memurken, 24 Temmuz 1970 yılında dünyaya gelir. Daha bir yaşındayken babasını kaybeder. Ailesinin Patnos’a dönmesiyle Serhad liseye kadar olan okulu Patnos’ta bitirir. Daha çocukken müzik serüvenine başlayan Serhad’ı halk daha çok Med Tv'den tanır. Bazen ulusal koro içindeki duruşu ve okunuşuyla, bazen sazının teliyle bir oluşuyla… Ve en çok da “Hewlêr” parçasıyla... Kaynakwh webhatti.com:
Serhad, okulunda başarıyıldı. O başarısını sanatına da yansıtmaya çalışır ve daha 7 yaşındadır, abisinin okulda çaldığı sazı alır eline; çalmaya başlar ama kopartır sazın telini. Pes etmez, devam eder ve abisi Arif Alpdoğan anlatır onu: “Evde bir tek bağlamamız vardı. O bağlamayı almak için annemle bir yıllık emeğimizi sarf ettik. O çok meraklıydı. Bağlamaya bir şey olur diye korkuyordum. Çok kavga ettik... Pes etmedi. Fakat aradan bir yıl geçti, benden daha iyi melodiler çıkarmaya başladığını gördüm. Ondaki bu hırs ve azmi görünce, destek olmaya başladım.”
Hozan Serhad pes etmeyen biri olarak tanınır. Devam eder ve her gün yeni melodiler ekler bilgisine, her eklediğinde daha bir sevinir, daha bir hırslanır. Yıl 1985-86’ları bulduğundan kaset yapmak için İstanbul’un yolunu tutar. Sonrası; albüm çalışmaları, başarısızlıklar, ekonomik zorluklar, Patnos’a dönüş olur... Ama müzik hayatı durmaz. Yıl 1988’i bulduğunda İzmir Ege Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Bölümü sınavında 1800 kişi arasında ikinci olur ve müzik hayatı için yeni bir dönem başlar. Tar enstrümanını çalmayı öğrenir, aynı zamanda kaval, gitar, bağlama, klavye çalmaya başlar. Ve özgürlük mücadelesiyle bu sürede tanışır, “Batmane Batmane” parçasıyla başlar Kürtçe eserler üzerine çalışmaya.
Evlenir, ama süreç giderek kızışmış, kendisi de bu kızgınlık içinde hamlıktan çıkar, pişer, yanar ve kendini dağlarda bulur.
Serhad, Haftanin'e, oradan Mahsun Korkmaz Akademisi'ne geçer, müzik çalışmaları için Avrupa'da kültür-sanat faaliyetleri için Hünerkom'a gönderilir. Böylece 4 yıl sürecek bir Kültür maratonu da başlamış olur.
Halk Serhad’ı bu süreçte tanır. O gecelerde sazıyla, televizyon programlarından yankılanan sesiyle tanır. Hewlêr parçasından tanınır, “Ax Kurdistan” der, “Ağrı’nın isyan kızı”nı yazar, “Şêr şêr e”yi dillendirir.
Kürt kültürüne, müziğine sahip çıkmayı esas alan, “Eski parçalarımızı çıkaralım, okuyalım, geleceğe aktaralım, bunlar kaybolmasın" diyen, klasik parçaları modern müzikle buluşturmaya çalışan Serhad, 1996 yılından Avrupa’dan tekrar Kürdistan dağlarına döner; Zap'ta birkaç ay kaldıktan sonra, Hewlêr'de bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi'ne gider. Kürdistan'ın güneyinde hemen her yerinde gecelere, morallere katılır. Behdinan ve Süleymaniye'de canlı ve dinamik tarz ve temposuyla faaliyetlerini aralıksız devam ettir. Süleymaniye'de Güzel Sanatlar Akademisi Orkestrası'nın dikkatini çeker ve ilk kez bu orkestrada bir tamburvana (sazcıya) yer verilir. Ancak daha sonra Süleymaniye'de YNK'nin saldırıları sonucu Serhad Süleymaniye'den ayrılır. Kaynakwh webhatti.com:
Kürtçe’nın Kürmanci, Zazaki ve Sorani lehçelerinde parçalar okur. Albüm çıkarır, albümü elden ele dolaşır, artık onun sesi “Hewlêr” ismini verdiği albümüyle tanınır. O kendi dağlarında sazıyla, sözüyle, arkasında bıraktığı mirasıyla unutulmazlar arasında yerini alır.
Şimdi Kom ve Mir Müzik etiketiyle İstanbul’da yeniden basılan “Hewlêr” albümü de Serhad’an kalan miras olarak dinleyicilere ulaşır.
Kendi yorumu, huzur veren sesi, kelimelerdeki anlam ve değerlere sahip oluşuyla her bir parçası ayrı ayrı sevilen Serhad’ın “Hewlêr”i yeniden orijinal haliyle dinleyicilerle buluştu.
Biri enstrümantal olmak üzere 12 parçanın okunduğu “Hewlêr” albümünde Kürtçenin Kürmanci, Zazaki ve Sorani lehçesinde okunmuş “Mîzgînê”, “Ax Kurdistan”, “Bîranîn”, “Wunken”, “Hewlêr”, “Payîzê”, “Şêre şêre”, “Ağrı’nın isyan kızı”, “Beyadî”. “Vorê varo” ve “Sîpanê Xelatê” eserleri yer alır.

                                                           HOZAN SERHAD-INSTRUMENTAL
                                                          

Mihemed Arif Cizrewi- MEWAL

                 

    Mihemed Arif Cizrewi                               # MEWAL#

Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olan Mihemed Arif Cizîrî 1912 yılında Cizîra Botan'ın Mîr Elî mahallesinde dünyaya geldi. Annesi Edlîa Xanim Cizîrî'de dengbêj'dir. Annesinin dengbêj olması Cizîrî için bir şanstır. Denilebilir ki ilk stran bilgilerini annesi Edlîa ve yine o yıllarda ünlü Kürt dengbêj'i Celila Elî diğer adıyla Kör Celal'dan alır. Çocukluğu annesinin yanında geçen Cizîrî'nin gençliği bir hayli sorunlu geçer.Yaşadığı acılar adeta sesinin güzelliğine yansır.. Mihemed Arif Cizîrî daha 13 yaşındayken Şeyh Said isyanından sonra, isyanı desteklediği gerekçesiyle Kürt Teali Cemiyeti reisi Seyid Abdülkadir ve 12 arkadaşı ile birlikte İstanbul'da tutuklandır ve yargılanmak üzere Diyarbakır'a getirilirler. Yargılanma sonucunda Cizîri zindana atılırken Seyid Abdülkadir ve 5 arkadaşı masum yere idam edilip katledilirler. Yaşı küçük olan Mihemed Arif Cizîrî idam edilmekten son anda kurtulur.1925-1929 arasında Diyarbakır Cezaevin'de yattıktan sonra serbest bırakılır. Cezaevin'den çıktıktan sonra yoğun baskılar sonucu Bağdat'a sürgüne gönderilir. 

Ağabeyi ile birlikte Zaxo'ya yerleşen Cizîrî stran çalışmalarına burda devam eder. Cizîrî sanatının meyveleri olan Xifşe, Siwaro, Pismamo, Ez Xezalim, Koçerê gibi bir çok parçasını Bağdat radyosun da ses verir. Kürtler arasında (Kurdistan Bülbülü) olarak anılan Cizîrî radyoda uzun yıllar karın tokluğuna Stranlar söyler. 1932 yılında evlenir. Biri kızı, diğeri erkek iki çocuğu olur.. Kürt müziğinin en önemli kadın seslerinden biri olan Meryemxan ile birlikte Ebul Kalbe kampanyasına katılır ve bir çok plak yapar. Plakları yanlız Kürtler tarafından değil Araplar, Acemler tarafından da alınır. 1949-1972 yıllarında ise Bağdat radyosunun Kürtçe yayın biriminde çalışmaya başlar. Çalıştığı zaman diliminde toplam 333 derleme kaydeder. Bağdat radyosuna girdikten sonra namı her yere yayılır. Kuzey Kürtleri, Güney ve Ermenistan Kürtleri arasında en gözde ses olur. Erivan radyosunun Kürtçe bölümleri 1950'ler de kurulmasıyla Cizîrî burda programlara çıkar, söyleyişler yapar ve bu dönemde halk Cizîrî'ye "Kurdistan Bülbülü" ünvanını verirler. Radyodan ayrılan Cizîrî köy, köy gezip kimi zaman para karşılığında kimi zaman da karın tokluğuna dengbêj'lik yapar. Dengbêj'ler, genellikle Stran üretmez icra ederler. Cizîrî bu noktada Evdalê Zeynikê gibi icra etmekle kalmaz yüzlerce Stran üretir ve Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olur. Fakat Cizîrî'nin tüm ömrü hep yoksulluk, fakirlik içinde geçer.. Cizîrî'nin bugün halen kaç kaseti, plak'ı olduğu tam olarak bilinmiyor fakat çok sayıda kaydı olduğu söylenmektedir. Cizîrî 1986 yılında 74 yaşındayken Bağdat'a yaşama veda eder.. Mezarı Irak'ta Kurdistan bölgesel yönetiminin içinde yer alan Dihok ilindedir. Geriye bıraktığı stranlar ise birer miras değerindedir.

                                                     

                  Mihemed Arif Cizrewi- MEWAL

            

                         

Mihemed Arif Cizrewi-Ez kevokim -1970

                   

Mihemed Arif Cizrewi                  # Ez kevokim -1970#

Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olan Mihemed Arif Cizîrî 1912 yılında Cizîra Botan'ın Mîr Elî mahallesinde dünyaya geldi. Annesi Edlîa Xanim Cizîrî'de dengbêj'dir. Annesinin dengbêj olması Cizîrî için bir şanstır. Denilebilir ki ilk stran bilgilerini annesi Edlîa ve yine o yıllarda ünlü Kürt dengbêj'i Celila Elî diğer adıyla Kör Celal'dan alır. Çocukluğu annesinin yanında geçen Cizîrî'nin gençliği bir hayli sorunlu geçer.Yaşadığı acılar adeta sesinin güzelliğine yansır.. Mihemed Arif Cizîrî daha 13 yaşındayken Şeyh Said isyanından sonra, isyanı desteklediği gerekçesiyle Kürt Teali Cemiyeti reisi Seyid Abdülkadir ve 12 arkadaşı ile birlikte İstanbul'da tutuklandır ve yargılanmak üzere Diyarbakır'a getirilirler. Yargılanma sonucunda Cizîri zindana atılırken Seyid Abdülkadir ve 5 arkadaşı masum yere idam edilip katledilirler. Yaşı küçük olan Mihemed Arif Cizîrî idam edilmekten son anda kurtulur.1925-1929 arasında Diyarbakır Cezaevin'de yattıktan sonra serbest bırakılır. Cezaevin'den çıktıktan sonra yoğun baskılar sonucu Bağdat'a sürgüne gönderilir. 

Ağabeyi ile birlikte Zaxo'ya yerleşen Cizîrî stran çalışmalarına burda devam eder. Cizîrî sanatının meyveleri olan Xifşe, Siwaro, Pismamo, Ez Xezalim, Koçerê gibi bir çok parçasını Bağdat radyosun da ses verir. Kürtler arasında (Kurdistan Bülbülü) olarak anılan Cizîrî radyoda uzun yıllar karın tokluğuna Stranlar söyler. 1932 yılında evlenir. Biri kızı, diğeri erkek iki çocuğu olur.. Kürt müziğinin en önemli kadın seslerinden biri olan Meryemxan ile birlikte Ebul Kalbe kampanyasına katılır ve bir çok plak yapar. Plakları yanlız Kürtler tarafından değil Araplar, Acemler tarafından da alınır. 1949-1972 yıllarında ise Bağdat radyosunun Kürtçe yayın biriminde çalışmaya başlar. Çalıştığı zaman diliminde toplam 333 derleme kaydeder. Bağdat radyosuna girdikten sonra namı her yere yayılır. Kuzey Kürtleri, Güney ve Ermenistan Kürtleri arasında en gözde ses olur. Erivan radyosunun Kürtçe bölümleri 1950'ler de kurulmasıyla Cizîrî burda programlara çıkar, söyleyişler yapar ve bu dönemde halk Cizîrî'ye "Kurdistan Bülbülü" ünvanını verirler. Radyodan ayrılan Cizîrî köy, köy gezip kimi zaman para karşılığında kimi zaman da karın tokluğuna dengbêj'lik yapar. Dengbêj'ler, genellikle Stran üretmez icra ederler. Cizîrî bu noktada Evdalê Zeynikê gibi icra etmekle kalmaz yüzlerce Stran üretir ve Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olur. Fakat Cizîrî'nin tüm ömrü hep yoksulluk, fakirlik içinde geçer.. Cizîrî'nin bugün halen kaç kaseti, plak'ı olduğu tam olarak bilinmiyor fakat çok sayıda kaydı olduğu söylenmektedir. Cizîrî 1986 yılında 74 yaşındayken Bağdat'a yaşama veda eder.. Mezarı Irak'ta Kurdistan bölgesel yönetiminin içinde yer alan Dihok ilindedir. Geriye bıraktığı stranlar ise birer miras değerindedir.

                                                     

                Mihemed Arif Cizrewi- Ez kevokim -1970

                    

Mihemed Arif Cizrewi-KÜRT KLASİK MÜZİĞİ

                                    

Mihemed Arif Cizrewi                  #KÜRT KLASİK MÜZİĞİ#

Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olan Mihemed Arif Cizîrî 1912 yılında Cizîra Botan'ın Mîr Elî mahallesinde dünyaya geldi. Annesi Edlîa Xanim Cizîrî'de dengbêj'dir. Annesinin dengbêj olması Cizîrî için bir şanstır. Denilebilir ki ilk stran bilgilerini annesi Edlîa ve yine o yıllarda ünlü Kürt dengbêj'i Celila Elî diğer adıyla Kör Celal'dan alır. Çocukluğu annesinin yanında geçen Cizîrî'nin gençliği bir hayli sorunlu geçer.Yaşadığı acılar adeta sesinin güzelliğine yansır.. Mihemed Arif Cizîrî daha 13 yaşındayken Şeyh Said isyanından sonra, isyanı desteklediği gerekçesiyle Kürt Teali Cemiyeti reisi Seyid Abdülkadir ve 12 arkadaşı ile birlikte İstanbul'da tutuklandır ve yargılanmak üzere Diyarbakır'a getirilirler. Yargılanma sonucunda Cizîri zindana atılırken Seyid Abdülkadir ve 5 arkadaşı masum yere idam edilip katledilirler. Yaşı küçük olan Mihemed Arif Cizîrî idam edilmekten son anda kurtulur.1925-1929 arasında Diyarbakır Cezaevin'de yattıktan sonra serbest bırakılır. Cezaevin'den çıktıktan sonra yoğun baskılar sonucu Bağdat'a sürgüne gönderilir. 

Ağabeyi ile birlikte Zaxo'ya yerleşen Cizîrî stran çalışmalarına burda devam eder. Cizîrî sanatının meyveleri olan Xifşe, Siwaro, Pismamo, Ez Xezalim, Koçerê gibi bir çok parçasını Bağdat radyosun da ses verir. Kürtler arasında (Kurdistan Bülbülü) olarak anılan Cizîrî radyoda uzun yıllar karın tokluğuna Stranlar söyler. 1932 yılında evlenir. Biri kızı, diğeri erkek iki çocuğu olur.. Kürt müziğinin en önemli kadın seslerinden biri olan Meryemxan ile birlikte Ebul Kalbe kampanyasına katılır ve bir çok plak yapar. Plakları yanlız Kürtler tarafından değil Araplar, Acemler tarafından da alınır. 1949-1972 yıllarında ise Bağdat radyosunun Kürtçe yayın biriminde çalışmaya başlar. Çalıştığı zaman diliminde toplam 333 derleme kaydeder. Bağdat radyosuna girdikten sonra namı her yere yayılır. Kuzey Kürtleri, Güney ve Ermenistan Kürtleri arasında en gözde ses olur. Erivan radyosunun Kürtçe bölümleri 1950'ler de kurulmasıyla Cizîrî burda programlara çıkar, söyleyişler yapar ve bu dönemde halk Cizîrî'ye "Kurdistan Bülbülü" ünvanını verirler. Radyodan ayrılan Cizîrî köy, köy gezip kimi zaman para karşılığında kimi zaman da karın tokluğuna dengbêj'lik yapar. Dengbêj'ler, genellikle Stran üretmez icra ederler. Cizîrî bu noktada Evdalê Zeynikê gibi icra etmekle kalmaz yüzlerce Stran üretir ve Kürt müziğinin en önemli seslerinden biri olur. Fakat Cizîrî'nin tüm ömrü hep yoksulluk, fakirlik içinde geçer.. Cizîrî'nin bugün halen kaç kaseti, plak'ı olduğu tam olarak bilinmiyor fakat çok sayıda kaydı olduğu söylenmektedir. Cizîrî 1986 yılında 74 yaşındayken Bağdat'a yaşama veda eder.. Mezarı Irak'ta Kurdistan bölgesel yönetiminin içinde yer alan Dihok ilindedir. Geriye bıraktığı stranlar ise birer miras değerindedir.

                                                     

             Mihemed Arif Cizrewi-KÜRT KLASİK MÜZİĞİ

                     

ŞİVAN PERWER-BERLİN 2013 NEWROZ KONSERİ

                              
                                                           ŞİVAN PERWER     #BERLİN 2013 NEWROZ KONSERİ#
Şivan Perwer (d. İsmail Aygün 23 Aralık 1955, Viranşehir) Kürt müzisyen, Dengbêj, tarihçi, şair ve yazar. Eserlerin de tarihi ve geleneksel temaları yansıtır, yanı sıra Türkiye, Irak, Suriye, İran ve Avrupa'da ki Kürtlerin sesi olmuştur.[1] Şivan Perwer, otuz yılı aşan müzik kariyeri ve üstün yetenekleri ile dünyanın pek çok yerinde önemli müzik ödülleri almış, dünyaca tanınan üniversitelerin fahri doktora dereceleri ile onurlandırılmıştır.Bütün dünyada Kürt Kültürünün temsilcisi olarak kabul edilen Şivan Perwer, 2004 yılında, toplumda sanat ve kültürün gelişimine ve yaygınalştırılmasına katkıda bulunmak üzere, uluslararası hayır sever grişimler eşliğinde, Almanya’nın Frankfurt kentinde Şivan Perwer Uluslararası Kültür Vakfını Kurmuştur.

HAYATI

Şivan Perwer aslen Mardin'in Midyat ilçesine baglı Keferze köyündendir. Ailesi bazı sorunlar nedeniyle Siverek'e göç etmiştir.

Şivan Perwer, Mahallelilerinin kendisinden sık sık şarkı söylemesini istedigi, cocukluğunun cok erken caglarindaki bir anısını şöyle anımsıyor; “Şivan, ne olursun bizim için bir şarkı söyle! Bak sana şeker ve tatlılar vereceğiz...” Şivanın etrafındaki insanlar onun şarkılarını çok sevdiler ve o sevgisini ve cesaretini hiçbir zaman esirgemeyen böylesi bir atmosfer içinde büyüdü. Daha lise çağlarındayken bile kaset ve plak teklifleri almaya başladı. Ancak onun aklından böyle bir düşünce geçmiyordu bile. Amacı tahsiline devam etmek ve bir parçası olduğu Kürt Halkı’na yararlı olacak bir uğraşı içinde yer almaktı. Zira ana dili olan Kürtçe’de şarkı söylemek yasaktı ve Türkiye’de kasetler sadece ve sadece Türkçe olarak çıkarılabilinirdi. Ancak bütün yasaklara rağmen Şivan Perwer şarkı söylemeyi sürdürdü. Şarkıları dostluğa ve insanlığa dairdi, kardeşlik, barış ve en çok da özgürlükten söz ediyorlardı. Her yeni şarkı yeni bir mesaj taşıyor, on yıllardır uyuyan ruhları silkinmeye, yeni bir yaşama çağırıyordu. Susturulmuş, diline kelepçe vurulmuş bir kavmin insanlarını, kah tarihin derinliklerine ve unutulmuş efsanelere, kah acılar içinde geçen yüzyılın tanıklıklarına götürüyor ve onlara kim olduklarını soruyordu durmadan. Şivan Perwer, 1975 yılından başlayarak protest bir şarkıcı oldu. Ona, para ve şöhret yolu dururken neden bu tarzı seçtiği sorulduğunda; " Ben şarkılarımın halkımla, onun gerçekliği, durumu ve çektiği acılar ve sefalet ve yaşanan işgalle ilgili bir mesaj taşımasını istiyorum. Kürt Müziğine bir çehre kazandırmak bir kişilik vermek zorundayım. Ben halkıma müziğimle hizmet etmek istiyorum.”dedi.
Şivan Perwer hiçbir Müzik okuluna başlayıp bitirmiş değildir. Üniversitede matematik okudu. Bu esnada öteki müzisyenlerin eserlerini dinleyerek ve çalışarak adım adım, sabırla, kendi kendine müziği öğrendi. Yurt dışında sürgünde yaşadığı yıllarda müzik eğitimine başaldıysa da yarıda bıraktı. Geleneksel kalıpları parçalayarak kendi tarzını ve sanatını geliştirdi. Tamburasını elinden bırakmaksızın bütün dünyada en çok tanınan Kürt sanatçısı haline geldi. Şal u Şapık denilen Peşmerge elbisleri, tamburası ve isyancı bir dervişi andıran haykırışıyla bütün dünyada Kürt müziğinin ikonu oldu. Sadece usta bir şarkıcı ve bağlama virtüözü olarak değil, Kürt müziğine ve dünyaya kazandırdığı unutulmaz melodilerle son derece üstün nitelikli bir besteci olarak da kabul edilmektedir. Otuzu aşkın kaset kaydı, çok sayıda CD çalışması vardır. Aynı zamanda unutulmaz pek çok sinema filmi ve videonun da müziklerini yapmıştır. Pek çok Kürt şarkıcısı için usta bir öğretmen ve büyük bir ilham kaynağı olduğu gibi sanatını ve müzik aşkını yakın çevresine ve ailesine de yaymayı ihmal etmemiştir. Kendisi de müziği seçen oğlu da babasını büyük bir ilham kaynağı olarak kabul etmektedir. Şivan Perwer’in eşi Gülistan Perwer de aynı zamanda tanınan bir şarkıcıdır.
Bu gün hala dünyanın herhangi bir yerinde Şivan Perwer adı duyulduğunda, büyük bir heyecan yaşanır. Sihirli bir Amentü’yü andıran sözleri, umudu ve isyanı aşılayan ezgileri ile yaşarken efsane haline gelebilmiş nadir sanatçılardandır. Müziği bütün sanatçıların müziğinden farklı ve kendine özgüdür. Hayatı gerçek bir fırtınaya benzer, sesi ise tam bir kasırga gibidir. Kendi ülkesinde yasaklı olduğu halde, kasetleri yer altındaki zulalarda, naylon muşambalar içinde yıllarca saklanmış, elden ele dolaşmış kah ücra köşelerde sessizce, kah dağ başlarında pilli teyplerle bangır bangır dinlenmiş, fısıltılarla ezgileri kulaktan kulağa geçmiş, isyanla haykırılan şarkıları Kürdistandaki bütün dağ ve vadilerde yankılanmıştır. Yasak bir dili söyleyen Şivan Perwer ve halkı arasındaki ilişki dünyada eşi ve benzeri görülmemiş eşsiz bir paylaşım ve emsalsiz bir sevdadır. Şivan sahneye çıkıp da dinleyiciler önüne çıktığında kendinden geçer, yoğun bir trans halini yaşar. Şarkılarını söylediği dili anlamasanız bile şarkılarının sözlerini anlarsınız. Dinleyiciye, doğanın içinden gelen sesi, özgürlük tutkusunu, insan olma gerçekliğini, insanlık saygısını, aşkı, tutkuyu ve en nihayetinde özgür bir ülkeye duyulan özlemi, bütün dünya ve halklar rasındaki eşitliği ve kardeşliği fısıldar. ]
Şivan Perwer, bu gün dünyanın pek çok yerinde sahne almakta, dayanışma konserlerine katılmakta, kıtalar arası çok kültürlü etkinliklerde yer almaktadır. Katıldığı bütün etkinliklerdeki kayıtları ayrı ayrı ve kendine özgüdür. Şarkılarının ve müziğinin genişliği geleneksel olandan folkloriğe, klasikten popülere ve protest olana yayılır. Kürtçe’nin bütün lehçelerinde özgürlük ve dostluğun şarkılarını söyler. Hem ülkesi hem de kendisi yasaklı olan bir adamdır o. Sürgünde olduğu 1976 yılından bu yana ülkesine gidemediği halde büyük bir özlemle barışın ve sevginin şarkılarını dillendirmeye devam etmektedir.
Bu gün ülkesinden uzakta sürgünde yaşayan Şivan Perwer, zamanının çoğunluğunu dünyanın dört bir yanında sahne almak üzere gittiği yolculuklarda geçirmekte, Kürt müziğinin sesi ve özgürlük çığlığını dört bir diyara taşımaktadır. 1991 yılında “ Simple Truth” canlı yayın konserinde Peter Gabriel, Sting, Paul Simon, Tom Jones, Gipsy Kings gibi dünyaca ünlü seslerle beraber sahne aldı. Bölge için düzenlenmiş en büyük dayanışma konseri olarak kabul edilen bu etkinliğin bütün geliri, Körfez savaşı sonrasında Saddam Rejimi’nin baskılarından kaçan Kürtler’e bağışlanmıştır
Şivan Perwer, otuz yılı aşan müzik kariyeri ve üstün yetenekleri ile dünyanın pek çok yerinde önemli müzik ödülleri almış, dünyaca tanınan üniversitelerin fahri doktora dereceleri ile onurlandırılmıştır. Bütün dünyada Kürt Kültürünün temsilcisi olarak kabul edilen Şivan Perwer, 2004 yılında, toplumda sanat ve kültürün gelişimine ve yaygınalştırılmasına katkıda bulunmak üzere, uluslararası hayır sever grişimler eşliğinde, Almanya’nın Frankfurt kentinde Şivan Perwer Uluslararası Kültür Vakfını Kurmuştur. Daha fazla sayıda insana ulaşmak, kültür ve sanat misyonunun layıkıyla yerine getirmek üzere vakıf, 2007 yılından itibaren Almanya’nın Bonn kentine taşınmış sanat, kültür ve eğitim faaliyetlerini kendine ait genişçe bir binada icra etmektedir.
Şair, usta bir bağlama virtüözü ve şarkıcı olan Şivan Perwer, günümüzde Kürt santçılarının başında gelmektedir ve aynı zamanda Ortadoğu’nun en çok tanınan şarkıcılarından biridir. Şivan Perwer, dinleyicilerini sadece karizmatik ve çok yönlü kişiliği ile değil aynı zamanda ve her şeyden öte son derece güçlü ve hayli duygusal olan sesi ile büyülemekte ve müziğinin hipnotize edici ritmi ile dinleyenleri cezbetmektedir.

Şivan Perwer, Kürtler ve Kürdistan’ın sosyo politik gerçeklerini, ekonomik zorluklarını dile getirdiğinden yıllar yılı bütün şarkıları, hatta sadece aşktan söz eden şarkıları bile, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yasaklanmıştır. Ancak tüm yasaklara, yıllarca hapis yatma ve öldürülme riskine rağmen kasetleri elden ele dolaşmaya devam etmiştir.

                                                                  ŞİVAN PERWER-BERLİN 2013 NEWROZ KONSERİ
                                                              

4 Eylül 2013 Çarşamba

AHMET KAYA-BENİ TARİHLE YARGILA


                           
     
                                                             AHMET KAYA                               #BENİ TARİHLE YARGILA#

HAYATI
Aslen Adıyamanlı [3] olup 1957 yılında Malatyada göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu.[2] Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972'de İstanbul Kocamustafapaşa'ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı.
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı.[2] Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. 1978 yılında Gelibolu'da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü Gülten Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu.

İlk profesyonel çalışmalarI

İşsizlik sebebiyle ekonomik zorluklar çeker. Bu sırada eşi kendisinden ayrılır. Bu ekonomik sorunlarından kurtulmak umuduyla kendi deyimiyle "sistemin tersine hareket" ederek hapse girmeye çalışır. Nihayetinde uzun uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 yılında yayımlar. İstanbul Şan Tiyatrosu'nda küçük bir konser verir. Yayımlandığı yıl albüm toplatılır fakat daha sonra sansürü kaldırılır. 1985'te ikinci albümü Acılara Tutunmak için birinci albümde olduğu gibi Değişim Stüdyosu'yla anlaşır. Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi'nde olan Selda Bağcan'ın kardeşi Sezer Bağcan'dır[5]. Cezaevinde tanıştığı 12 Eylül Darbesi mağduru[6] Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya'nın tanışmasına aracılık eder. Albüm yayımlandıktan sonra evlenirler. Gülten Hayaloğlu hapishanede idam cezasına mahkûm olan Nevzat Çelik'in Şafak Türküsü şiirini Ahmet Kaya'ya iletir. Böylelikle geniş kitlelerce tanınması sağlanan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986'da piyasaya çıkan Şafak Türküsü olur. Bu albümde aranjör Oğuz Abadan'la çalışır ve hemen hemen tüm besteleri kendisi yapar. Aynı yıl An Gelir albümünü yayınlar. 1987 yılında kızı Melis doğar.

Müzikal tarzı

İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Ahmet kayanın tarzı popTürk halk müziği ve arabesk kategorilerine tam olarak dahil edilemediği için özgün müzik denilmeye başlandı.[9] Kendisi müzik tarzının devrimci arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı.[10][ölü/kırık bağlantı][11] Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attilâ İlhanCan Yücel,Nevzat ÇelikHasan Hüseyin KorkmazgilEnver GökçeAhmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleler işlenir. Toplam yirmiiki albümünde sadece bir Kürtçe şarkısı (Karwan) vardır ve bir tane de Kürtçe açılış bulunur.[kaynak belirtilmeli]
Boğaziçi Üniversitesi'nde Ruhi Su ile tanışıp Mahsus Mahal isimli türküyü çaldığı zaman, Ruhi Su bağlamanın bu şekilde, at teper gibi çalınmayacağını söyler. Yıllar sonra Ahmet Kaya bir konserinde bağlama çalarken bu olaya nüktedan bir gönderme yaparak "Bağlama böyle de çalınır," der.

Hakkındaki suçlamalar

Müzik kariyeri boyunca bölücülük yaptığı iddialarıyla birçok albümü toplatıldı ve konserleri iptal edildi.[kaynak belirtilmeli] 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında: "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." dedi. Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar.[12][13] Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan olağan koşullarda dışarıya çıkartıldı.[14]
Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği iddia edilen bir konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanması[15] üzerine "Bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı.[16] 16 Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.[17] Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi.[18][19]
1999 yılında Münih'de PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediğini iddia eden Hürriyet Gazetesi haberi için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı.[20] 9 Şubat 2000 yılında Zaman Gazetesi'ne yaptığı röportajda "Ben 3 tane şerefsizin yüzünden ülkemde arabama bile binemedim dedim" diyerek yalanladı.[21]1999'da Almanya'nın Münih şehrindeki Barış, Demokrasi ve Özgürlük Festivali isimli organizasyonda söylediği ve içinde "Kürdüz Ölene Kadar, Vallahi biz dostu özledik, Kürdüz sonuna kadar, Vallahi Apo'yu özledik" sözleri geçen şarkısı nedeniyle eleştirildi. Daha sonraları Gülten Kaya yaptığı bir açıklamada Ahmet Kaya'nın Apo'nun PKK mensuplarına yaptığı silah bırakma çağrısı üzerine bu şarkıyı yaptığını söyledi.[22] 1999 Mart ayında Ordu Valiliği, Ahmet Kaya'nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı.[23]
Ahmet Kaya, yasal suçlamaların yanı sıra çeşitli kesimlerce lüks içinde yaşarken yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlandı.[2] Bu eleştirilerle ilgili olarak yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi:
Benim hiç Mercedes'im olmadı. Şimdiki arabam Mercedes'ten daha pahalı, cip olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım; bunlar önemli şeyler yani. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık. Bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk. Yani ben cipe binsem, Mercedes'e binsem; bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum? Bu önemli. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez...[4]

Ölümü


Ahmet Kaya, 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bu albümde Karwan isimli şarkıyı seslendirdi.[24] Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü'nde yapıldı.[kaynak belirtilmeli]
Ölümünden sonra, 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği Dinle Sevgili Ülkem isimli bir albüm yapılmış , Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu Hoşçakalın GözümBiraz da Sen Ağla albümü yayımlandı.Père Lachaise Mezarlığı'nda bulunan mezarı 2003 yılında tekrar düzenlendi. Mezar ağırlığının yaklaşık 3,5 ton olduğu söylenmektedir. [kaynak belirtilmeli]Üzerine kardelen motifleri, enstrümanlar, Kastamonu yazması deseni, İstanbul silueti, şarkı sözleri ve büstünün bulunduğu bir mezardır.[25][ölü/kırık bağlantı]Kalsın Benim Davam. ve Gözlerim Bin Yaşında (Aralık 2006) adlarında dört albümü daha yayınlanmıştır.
4 Eylül 2007'de, Türkiye'de kendi ismine açılan tek yer olan, Ahmet Kaya Halk Evi Batman'da açıldı.[26] 2009 yılında AK Parti hükümetince mezarının Paris'ten Türkiye'ye taşınması konusunda fikirler ortaya atıldı.[27] Ahmet Kaya'nın kabri halen Paris'in Père Lachaise Mezarlığı'nda yer almaktadır.
Haziran 2012'de Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ahmet Kaya Özel Ödülü verileceği açıklandı. İlk ödülü Kaya'nın bağlamacısı Ümit Yılmaz'ın alacağı söylendi. [28]

                                                  AHMET KAYA-BENİ TARİHLE YARGILA
                                                 

AHMET KAYA-KUM GİBİ


                           
     
                                                             AHMET KAYA                                       #KUM GİBİ#

HAYATI
Aslen Adıyamanlı [3] olup 1957 yılında Malatyada göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu.[2] Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya'da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972'de İstanbul Kocamustafapaşa'ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı.
On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı.[2] Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği'nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. 1978 yılında Gelibolu'da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü Gülten Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu.

İlk profesyonel çalışmalarI

İşsizlik sebebiyle ekonomik zorluklar çeker. Bu sırada eşi kendisinden ayrılır. Bu ekonomik sorunlarından kurtulmak umuduyla kendi deyimiyle "sistemin tersine hareket" ederek hapse girmeye çalışır. Nihayetinde uzun uğraşılar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünü 1985 yılında yayımlar. İstanbul Şan Tiyatrosu'nda küçük bir konser verir. Yayımlandığı yıl albüm toplatılır fakat daha sonra sansürü kaldırılır. 1985'te ikinci albümü Acılara Tutunmak için birinci albümde olduğu gibi Değişim Stüdyosu'yla anlaşır. Stüdyonun sahibi, o sıralarda Metris Askeri Cezaevi'nde olan Selda Bağcan'ın kardeşi Sezer Bağcan'dır[5]. Cezaevinde tanıştığı 12 Eylül Darbesi mağduru[6] Gülten Hayaloğlu ile Ahmet Kaya'nın tanışmasına aracılık eder. Albüm yayımlandıktan sonra evlenirler. Gülten Hayaloğlu hapishanede idam cezasına mahkûm olan Nevzat Çelik'in Şafak Türküsü şiirini Ahmet Kaya'ya iletir. Böylelikle geniş kitlelerce tanınması sağlanan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986'da piyasaya çıkan Şafak Türküsü olur. Bu albümde aranjör Oğuz Abadan'la çalışır ve hemen hemen tüm besteleri kendisi yapar. Aynı yıl An Gelir albümünü yayınlar. 1987 yılında kızı Melis doğar.

Müzikal tarzı

İlk dönem albümlerinde genel olarak bağlamaya ağırlık verdi. Ahmet kayanın tarzı popTürk halk müziği ve arabesk kategorilerine tam olarak dahil edilemediği için özgün müzik denilmeye başlandı.[9] Kendisi müzik tarzının devrimci arabesk veya protest olarak tanımlanmasına karşı çıktı.[10][ölü/kırık bağlantı][11] Sözlerini kendisinin yazdığı bestelerle beraber, Attilâ İlhanCan Yücel,Nevzat ÇelikHasan Hüseyin KorkmazgilEnver GökçeAhmed Arif gibi tanınmış şairlerin şiirlerini de bestelemiştir. Genellikle şarkılarında toplumsal meseleler işlenir. Toplam yirmiiki albümünde sadece bir Kürtçe şarkısı (Karwan) vardır ve bir tane de Kürtçe açılış bulunur.[kaynak belirtilmeli]
Boğaziçi Üniversitesi'nde Ruhi Su ile tanışıp Mahsus Mahal isimli türküyü çaldığı zaman, Ruhi Su bağlamanın bu şekilde, at teper gibi çalınmayacağını söyler. Yıllar sonra Ahmet Kaya bir konserinde bağlama çalarken bu olaya nüktedan bir gönderme yaparak "Bağlama böyle de çalınır," der.

Hakkındaki suçlamalar

Müzik kariyeri boyunca bölücülük yaptığı iddialarıyla birçok albümü toplatıldı ve konserleri iptal edildi.[kaynak belirtilmeli] 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında: "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." dedi. Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar.[12][13] Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan olağan koşullarda dışarıya çıkartıldı.[14]
Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği iddia edilen bir konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanması[15] üzerine "Bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı.[16] 16 Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.[17] Daha sonra bu görüntülerin düzmece olduğu belirlendi.[18][19]
1999 yılında Münih'de PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediğini iddia eden Hürriyet Gazetesi haberi için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı.[20] 9 Şubat 2000 yılında Zaman Gazetesi'ne yaptığı röportajda "Ben 3 tane şerefsizin yüzünden ülkemde arabama bile binemedim dedim" diyerek yalanladı.[21]1999'da Almanya'nın Münih şehrindeki Barış, Demokrasi ve Özgürlük Festivali isimli organizasyonda söylediği ve içinde "Kürdüz Ölene Kadar, Vallahi biz dostu özledik, Kürdüz sonuna kadar, Vallahi Apo'yu özledik" sözleri geçen şarkısı nedeniyle eleştirildi. Daha sonraları Gülten Kaya yaptığı bir açıklamada Ahmet Kaya'nın Apo'nun PKK mensuplarına yaptığı silah bırakma çağrısı üzerine bu şarkıyı yaptığını söyledi.[22] 1999 Mart ayında Ordu Valiliği, Ahmet Kaya'nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı.[23]
Ahmet Kaya, yasal suçlamaların yanı sıra çeşitli kesimlerce lüks içinde yaşarken yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlandı.[2] Bu eleştirilerle ilgili olarak yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi:
Benim hiç Mercedes'im olmadı. Şimdiki arabam Mercedes'ten daha pahalı, cip olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım; bunlar önemli şeyler yani. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık. Bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk. Yani ben cipe binsem, Mercedes'e binsem; bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum? Bu önemli. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez...[4]

Ölümü


Ahmet Kaya, 2000 yılında Hoşçakalın Gözüm isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris'in Porte de Versailles semtindeki evinde bir gece kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Bu albümde Karwan isimli şarkıyı seslendirdi.[24] Cenaze merasimi Paris Kürt Enstitüsü'nde yapıldı.[kaynak belirtilmeli]
Ölümünden sonra, 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği Dinle Sevgili Ülkem isimli bir albüm yapılmış , Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu Hoşçakalın GözümBiraz da Sen Ağla albümü yayımlandı.Père Lachaise Mezarlığı'nda bulunan mezarı 2003 yılında tekrar düzenlendi. Mezar ağırlığının yaklaşık 3,5 ton olduğu söylenmektedir. [kaynak belirtilmeli]Üzerine kardelen motifleri, enstrümanlar, Kastamonu yazması deseni, İstanbul silueti, şarkı sözleri ve büstünün bulunduğu bir mezardır.[25][ölü/kırık bağlantı]Kalsın Benim Davam. ve Gözlerim Bin Yaşında (Aralık 2006) adlarında dört albümü daha yayınlanmıştır.
4 Eylül 2007'de, Türkiye'de kendi ismine açılan tek yer olan, Ahmet Kaya Halk Evi Batman'da açıldı.[26] 2009 yılında AK Parti hükümetince mezarının Paris'ten Türkiye'ye taşınması konusunda fikirler ortaya atıldı.[27] Ahmet Kaya'nın kabri halen Paris'in Père Lachaise Mezarlığı'nda yer almaktadır.
Haziran 2012'de Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ahmet Kaya Özel Ödülü verileceği açıklandı. İlk ödülü Kaya'nın bağlamacısı Ümit Yılmaz'ın alacağı söylendi. [28]

                                                                AHMET KAYA-KUM GİBİ